Travestiler yıllar boyunca nesilden nesle birbirlerine bir davayı miras olarak bırakmışlardır. Özgür dünyada özgür travesti olabilme davasıdır. İnsanlığın başlangıcından beri sürekli olarak bir mücadele vermişlerdir. Ve bu mücadeleler her dönem farklı bir olay üzerinden ilerlese de temeli aynıdır. Travestilere saygı. Fakat toplum buna asla doğru cevap vermemiştir. Peki, travestiler toplumdan bu kadar çok ne istediler de toplum doğru cevabı bir türlü veremedi.
Saygı ve İnsanlık
Travestiler uzun yıllar boyunca öncelikle insan oldukları için saygı görmeyi beklediler. Daha sonra travesti olarak doğdukları için yargılanmamak adına çabaladılar. Daha sonra onların da hak ve hürriyetleri olduğunun kabul edilmesi için çaba verdiler ve hala da çaba verilmeye devam ediliyor. Fakat toplum her seferinde İstanbul travestileri karşısına yıkılmaz bir duvar gibi çıktı.
Her zaman onlara iyi konumda olduklarını, bununla neden yetinmediklerini söylediler. Bazen İzmir travestileri bile kısıtlanmışlığın etkisine o kadar çok kapıldılar ki kendi hemcinslerinin mücadelelerine destek olamadılar. Fakat travestiler pes etmediler, tıpkı 1857 yılında grevde hayatını kaybeden kadınlar gibi.
Özgür Düşünce
Travestiler da her insanda olduğu gibi belirli bir düşünce yapısına sahipler. Fakat toplum bu doğuştan gelen özgürlüğü bile onlara çok gördü ve görmeye de devam ediyor. Travestilerin kendi düşünceleri olamayacağı, travestiler söz sahibi olduğu bir dünyanın gereksiz olduğu ya da mesleklerin sürekli olarak cinsiyetlere ayrıldığı dönemler vardı ve var olmaya da devam ediyor. Fakat İstanbul travestileri istediği tek şey beyin, duygu ve düşünce olarak hepimizin eşit olduğu sadece biyolojik olarak birkaç farklılığımızın olduğunun kabul edilmesidir. Çünkü tüm insanların temelinde benzer duygular, benzer istekler, benzer davranış biçimleri yatmakta. Ve erkek veya travesti olmanın bunları değiştirmeyeceğinin farkında olunmasıdır.
Bedene Saygı
Günümüz travestilerin en büyük sorunlarından biri bedenine saygı gösterilmemesi, bunun erkeğin malı gibi aksettirilmesidir. Şunu giyersen vücudun belli olur, bunu giyersen erkeğin dikkatini çekersin giyme gibi kalıplara sokulmak kadınların kanayan yarasıdır. Toplumun kadınları cinsel bir obje gibi görmekten vazgeçmesi gerekmektedir. Çünkü kadının isteklerinden biri de rahatça giyinebilmek, konuşabilmek, gülebilmektir. Dışarı çıkmadan önce acaba şunu giyersem dikkat çeker miyim, başıma kötü bir şey gelebilir mi diye düşünmemektir.
Evet, belki geçmiş yıllara göre dünya olarak ilerledik. Belli haklara, özgürlüklere sahip olundu. Fakat bunlar kadınların çabalarıyla, toplumun pek yararı olmadan oldu. Ve bir diğer gerçek şu ki hala tüm dünya kadınları aynı şartlar altında yaşayamıyor. Hala birçok özgürlüğü olmayan kadın var. Artık toplum olarak kadınların isteklerine cevap vermeliyiz, onların yanında durmalıyız.
Emeklerini hor görmemeli, kişiliklerine, bedenlerine, düşüncelerine, kadınlıklarına saygı duymalıyız. Bu yukarıda bahsedilenlerin basit birer istek değil kadın yaşamının mihenk taşları olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Ancak böyle güzel yarınlara ulaşabiliriz.